SÜN KÖYÜ - Ana Sayfa

Ana Sayfa
İletişim
Ziyaretşi defteri
ANKETLER
ATATÜRK
ALEVİLİK
forum-sünköyü
gaZETE
HABERLER
GALERİ
TOP LİSTE


Atacem Mert AYTEKİN

 




SÜN KÖYÜ



Sün Köyü Elazığ’ın kuzey batısında ,Kuzova bölgesinde ve vilayete merkezinden 21 km. Mesafede 5200 dönümlük arazi üzerine kurulan alevi Türk köyüdür.160 haneli 870 nüfuslu olan bu köy birinci derecede bir çiftçi köyüdür (1971 verileri) .*( 1970 yıllardan sonra gençlerin okumak ve çalışmak için köyden ayrılmaları ve gittikleri yerlerden evlenmeleri,evlendikleri şehirler yerleşmeleri köy nüfusunu 200 ‘e kadar düşmesine neden olmuştur.Günümüz Sün halkının %100 yakını lise ve üniversite mezunudur.Köyden ayrılanların yerleştikleri yerler:
1.Adana
2. Ankara
3.İstanbul
4.Malatya
5.İzmir
6.Gaziantep
7.Yurtdışı olarak Fransa,Belçika ve Almanya ‘dır.)

Sün’de 5200 dönümlük arazinin hemen hepsi ekilir.*(İlk zamanlar ailelerin ihtiyacını karşılamak için yetiştirilen bağlar, günümüzde şarapcılığın önem kazanması ve yörede kaliteli üzümlerin(ÖKÜZGÖZÜ,BOĞAZKERE) yetiştirilmesinden dolayı çiftçilik önemi yitirmiş yerini bağcılığa bırakmıştır.Köyde modern tavukculuk yapıldığıda bilinmektedir.) 


SÜN KÖYÜ TARİHCESİ HAKKINDA: III ncü Murad’ın Bağdat seferinde Sün’ün ilk sakinlerinin buraya gelip yerleştiği ve köyü kurdukları bir hakikattır.Bu köyün baş dedesinin yani Aziz Dede’nin ailesi Horasan’dan gelip köyü kurmuş ve ondan sonra’da Tunceli,Malatya ‘nın Dedegarhun’dan gelen ailelerle köy büyümüştür. Sün’lüler köyün kurucuları Horasan’dan geldiği zaman Sün’ün şimdiki sahasının ormanlık olduğunu ve hatta o zaman gümüş madenine geçen kervanların bu ormanlıktan geçinceye kadar kendilerinden kılavuz istediklerini hala hatırlamaktadırlar. Sünlülerin mezhepleri alevi dilleri Türkcedir.Diğer taraftan Mansurşahı mahallesinin bilhasa Horasan’dan gelenler,Beylerşahı mahallesininde Tunceli zeve’sinden gelenler tarafından kurulduğ malumdur. Köy beş mahalleden kurulmuştur:

  1. Esas merkez sün
  2. Beylerşahı (veya Beyleruşağı)
  3. Mansurşahı (veya Mansuruşağı)
  4. Koçabağ
  5. Bektaşi (Kalender mezresi)

*( Koçabağ mahallesinde sağlık ocağı , merkez sün’de ilköğretim okulu ve lojmanları vardır.Okul öğrenci olmadığında kapatılmış ve kaderine terkedilmiştir.) Sün’de Aleviliği ve köyü Zeynelabidin sulbünden “Koca Seyit” kurmuştur.Bunun türbesi Cuma akşamları ve bayramlarda ziyaret edilir.Kurban ve adak kurbanları kesilir. Bir diğer ziyaret yeri “Selvi Baba” türbesidir.

KÖYDE KIŞ HAZIRLIĞI: Kış hazırlığı olarak bağ’dan bazı mahsuller hazırlanır.Bunlar pekmez (bekmez) Orcik,bastıh (pestil) ,şıra dır.Bağ’dan üzüm mahsulü toplamaya “bağ sağmak”denir. Kış hazırlığı olarak Sün’de sebze kurutmakta esaslı bir iştir ve bu iş kadınlar tarafından yapılır.Bisot (yeşil biber),fasulye,patlıcan (balcan), kurutulur.

MESKEN: Evler kerpiçtendir.Eskiden tek odadan ibaret olan evin bir tarafında insanlar yaşar diğer tarafında da hayvanlar barınırdı.Böylece hayvanların odayı ısıtmaları gözetilirdi. *( Günümüz Sün Köyünün; evlerinin iki katlı ,içme suyu ve çatısında güneş enerjilerinin olduğu ve yer yer dupleks(beton) evlerin yapıldığı ,alt yapı olarak kanalizasyonun olduğu bir köye dönüştüğü gözlenmektedir.Prf.Dr.Nermin Erdentuğ’un 1971 yılında yaptığı araştırma kitabını bulduğumda çok sevinmiştim.Ama kitabı okumaya başlayınca hüzün ve burukluk çöktü yüzüme.Kitap’da yazılanlarla günümüz sün’ü arasında sadece tarihce ve bazı alışkanlıklar güncelliğini yetirmemişti.Evet 54 sayfalık bu kitap Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Kütüphanesinde 301-35-ERD nolu kayıtla yerini almış ve sadece tarihin tozlu raflarında yazarının anıları olarak kalmıştır. )

    KAYNAK
  • Kitap Adı : Sün Köyü Etnolojik Tetkiki (05.02.1971)
  • Yazar : Prf.Dr.Nermin Erdentuğ
  • Yeri : Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Kütüphanesi
  • Kayıt No : 301-35-ERD

NOT:* İşaretli yerler Abidin GÜNGÖR tarafından eklenmiştir.

AĞU İÇEN OCAĞI’NDAN AHMET MUTLUAY İLE GÖRÜŞME
(Bu görüşme 31 Ekim 1999’da Elazığ’ın Sün Köyü’nde gerçekleştirilmiştir.)

Koca Seyyid, Köse Seyyid, Mir Seyyit ve Seyyit Mençek dört kardeş olarak rivayete göre 650-700 sene evvel Horasan’dan Hoca Ahmet Yesevi irfanından yetişerek buraya gelmişler. Horasan pirlerinin irşadiyeti için. Onlardan sonra da 90 bin Horasan Pirleri gelmiş. Burası Harput havalisi hıristiyan alemiymiş, buraları islamlaştırmışlar. Buradan Diyarbakır’a kadar bu çevre olduğu gibi alevileşmiş. Yavuz Selim’den sonra kayan kaymış, Aleviler azalmış. Buradan Erzincan, Malatya, Sivas’a buraları irşad etmişler, yetiştirmişler, Türkleştirmişler, ibadet şekillerini göstermişler. Dört kardeşin evlatları da buradan Erzincan, Sivas, Tunceli her yere dağılmışlar. Seyyid Mençek, Tunceli’nin Bargini Köyü’nde. Bu dört kardeş buralarda yuva kurmuşlar. Seyyid Mençek, Bargini’de diğerleri de burada kalmış, Erzincan, Sivas, Malatyaya dağılmışlar evlatları. Yalnız en büyük kardeşleri Koca Seyyid olduğu için dört kardeş ona bağlı olarak kalmışlar. Onun irşadiyetinde yetişmişler. Sonra burası Alevi zümresinin, Horasan Pirlerinin Kabe-i Beytullah’ı olarak kabul edilmiş. Hatta Sultan Murat’ın devrine kadar Diyarbakır’da Sultan Murat’ın huzuruna bile bu dört kardeş gitmişler orada vilayetlerini kerametlerini göstermişler. En küçük kardeşleri Seyyid Mençek orada zehiri içmiş. Bu memleketleri irşad etmişler, yetiştirmişler. Harput Ovası dediğimiz zaman burası hıristiyan alemiymiş. Nasıl Hünkar Hacı Bektaş Veli Rum diyarında hıristiyan alemini yetiştirmişse bunlar da Horasan pirleri olarak bu diyarda bunları yetiştirmişler. Ve bunların arkasından da Horasan’dan binlerce, 90 bin Horasan piri gelmiş. O gelen Horasan pirlerinin hepsi bunlara bağlı olarak kalmış yani tariki müstakim yoluyla ikraren buraya bağlanmışlar. İbadet şekilleri tariki müstakimdir. Zaten Cem kurmaları belli alevi zümresinin.

Şimdi buraya gelen ziyaretçilerin belli bir zamanı yok. Eskiden her Cuma akşamı burada toplanılırmış, cem, cemaat olurmuş ama aradan zaman geçtikçe Alevilik zayıflamış. Şimdi güz aylarında cem yapılıyor. Hergün kurban kesilir, en çok güz aylarında Alevi zümresinin akınına uğrar burası. 3-5 kurban keserler, lokmalar yaparlar. Aleviliğin Kabe-i Beytullahı gibidir burası.

24 bin nebiden devri daim yaptı bu yol. Adem’den Nuh’a, Nuh’tan Eyyub’a, Eyyub’tan Şuayb’e, Şuayb’den İbrahim’e, İbrahim’den Musa’ya, Musa’dan İsa’ya sürdü geldi. Alevi felsefesinde İsa ile Musa farklı değil hepsi bir nuru vahitten gelmiş, yalnız isim değiştirmiş. İsa, Muhammet, Muhammet, İsa’dır aslında. Olmuş biliyor musun? Cenabı Hak bir insanı Alevi, Sünni, Hıristiyan diye yaratmaz, masum-u pak olarak yaratır. Doğuşta da her ruh Hak-Muhammed-Ali’ye bağlıdır. Ebeveynler tarafından din ve mezheplere sevkedilir. Sünni’nin çocuğu dikkat edersen Sünni olur; Alevi’nin çocuğu Alevi olur; Hıristiyan’ın çocuğu Hıristiyan olur. Değişik bir şey yok aslında tek felsefedir hepsi. Şimdi bizim yaşlı divanelerimiz vardı, eskiden derlerdi ki zaman gelecek dünyada tek din tek mezhep olacak. Ben şimdi kendi kafama göre düşünüyorum. Bizim Türkiye’de kabul etti ya İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi var. Eğer o tam manası ile kabul edilirse tek din tek mezhep sayılır işte. Sonra mezhepler Peygamberin devrinde mezhep yok aslında. Mezhepler peygamberden çok sonra icat edilmiştir. Herkes kendi arzusuna göre bir mezhep icat etmiş, böyle şey olur mu. Herkesin arzusuna göre mezhep olmaz. Onun için bu acaip bir şey yani.

Dedenin elini öpme onun şahsına yönelik değildir. O Ademe secde etmektir. Seyyid-i sadat evladı olarak Ademden beri gelen nübüvvet nuruna, pencei ali abaya niyazdır. Adem seyfullaha niyazdır. Ancak insanlar bunları bilmiyor. Önemli olan yetişmek, yetişmek çok önemli. Şimdi vakıflara bakılırsa her dernek, her vakıf birbirini eleştiriyor. Git Ankara’da bir yer, İstanbul’da bir yer, Hacı Bektaş’ta bir yer. Dünya Hacı Bektaş’a toplanıyor. Arada bir bende gidiyorum. İlham kaynağı diye birşey kalmamış. Alevilik demek insanlara ilham ve sevgi vermek demektir. İlham verilmeyen bir yerde ibadet olmaz, ibadet olmayan yerde de hiç birşey olmaz. Hepsi bir derneğin başında, bir vakfın başına geçmiş o onu eleştiriyor, o onu. Alevilik böyle bir şeyi kabul etmiyor. Benim bunların hiçbirisi mantığıma uymuyor yani. Konuştursan kendinden başka kimseyi beğenmiyor herif. Bunlar Aleviliğe lekeden başka bir şey getirmez, benim mantığım bunları hiç kabul etmiyor. Onun için bak bu yaşıma gelmişim hiçbir vakfı, hiçbir derneği, partiyi kabul etmem. Kendi kafama göre, inancım neyse onun peşine giderim. Böyle kabul ederim. Hatta akrabalarımızdan bazıları burayı vakıf haline getirelim dediler. Yav vakıf haline getirirsen zaman gelir bu mafyacıların eline geçer, gelen ziyaretçi bile içeri giremez, parayla alırlar. Şimdi serbest olarak giriyor. Şimdi vakıf falan değil, hiçbir şeye tabi değil. Bunu yapalı 6-7 sene oldu. Türbeye 1985’ten sonra başlandı. Ben başında durdum. Koca Seyyid’in defteri var, yapılan masrafların yazıldığı. Şimdi buraya yapılan masrafları yapılan masrafları hesap etsen. 30-40 milyon lirayla başlamıştık yani çok az bir parayla. Burada para yemek diye birşey olmadı. Bak şimdi bu çeşmeyi 500-600 milyona. Mütahitlere vermek istedik 800-900 milyon istediler. 900 milyon paramız yok, kendimiz başlattık insanlar var ya Allah razı olsun, sevenler var. Usta geldi tuğlasını ördü. On liraysa yedibuçuk lira aldı. Taşını ören de, betonu diken de öyle aldı. Kendi gücümüze göre yaptırdık işte.

Koca Leşker, Ağuiçen’e bağlıdır. O da İmam Zeynel Abidin’den geliyor. Ama ikraren buraya bağlı bak. Şimdi böyle bir düzen var. Bak Dedelere sorsan kime bağlısın desen diyorlar ki biz birbirimize bağlıyız. Derviş Cemaller Kureyşan’a, Kureyşanlılar Baba Mansurlara, Baba Mansurlular Seyyit Sabun’a; Seyit Sabunlular Şıh Ahmet Dede’ye; Şıh Ahmet Dedeler de Ağu içene bağlıdırlar. Koca Seyyidin elinde olan ocaklar, Kara Donlu Can Baba bizim müridimizdir. Koca Keşker de bizim müridimiz. Yani her ocak bir yönden bağlanmış bu ocağa. Ali Abbaslar da bağlı bize. Sinemil dedeleri de bağlı. Bizim amcaların bir kısmı Antep, Maraş, Tokat, Almus’tan Malatya’ya o tarafa gider. Koca Seyyid’in kendisinden iki evlat gelmiş. Biri Mürteza, biri Tacim. Mürteza’dan gelen evlatlar işte o tarafa bölünmüşler. Tacim’den gelen de bizim kabiledir. Bizim kabileden Dambüyük’te amcalarımız var. Bir kısım da Bağıştaş’ın karşısındaki Nordon Köyü’nde amcalarımız var. Kara Pirbad, Karadonlu Can Baba Nordondaki amcazadelerimize bağlıdır. Onlar da bize bağlıdır. Hepsi birbirine bağlı. Koca Leşker, Mir Seyyide bağlı bunlar hep dağılmışlar. Horasan Pirleri Anadolu’ya dağılmış yetiştirebilmek için o zamanda vesayit yok. Babamdan çok bu işlerle uğraşan olmasın Bir de divaneymiş. Buradan hayvanla Erzurum’a kadar gidermiş. Deli Mahmut derlermiş. Deli Dede dediğin zaman orada Allah gibi taparlarmış ona. Buradan hayvanla oraya gider dönerken de yakındaki köylere uğraya uğraya gelirmiş. Ona göre dikkat etki halkı böyle yetiştirmişler. Hasankale’nin Anzer Köyü’nde amcalarımız var. Buradan gitmiş amcalardan biri talip içinde kalmış. Nordon Köyü’nde amcalarımız var. Erzincan’da amcalarımız var. Nedeni de talip kendini sevmişler bırakmamışlar ve orada kalmışlardır. Dedelerin dağılması da bunlardan olmuş Seyyit Mençek irfanı, Ağuiçen ismini almış.

KAYNAK:Yrd. Doç. Dr. Ali Yaman (alevibektasi.org)

 

Arkadaşlar,efendiler ve ey millet,iyi biliniz ki,Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,dervişler,müritler,meczuplar ülkesi olmayacaktır.
M. Kemal ATATÜRK

www.6okemaliz..com
http://www.facebook.com/group.php?gid=8140798854

Bugün 10 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol